Ana içeriğe atla

Broşürler

 

GENEL BROŞÜR



YUNANİSTAN


İTALYA


LİTVANYA


PORTEKİZ


ROMANYA


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akdeniz Kokan Ülke: Portekiz (Burcu Kızılyurt)

           Okyanusun en güzel yerlerinden biri olan bu küçük ama bir o kadar da Akdeniz kokan ülkeyi ziyaret etmek oldukça keyifliydi. Gerek insanları gerekse bahçelerdeki turunç ve portakal ağaçlarıyla sade ve bir o kadar da doğal güzelliğiyle Portekiz, gezip görülmeye değer bir ülke.  Nehir, göl ve denizden sonra uçsuz bucaksız okyanusla buluşmak apayrı bir tat. Atlas okyanusunun kıyısında kocaman dalgalara karşı fotoğraf çektirmek belki de hayalini bile kurmakta zorlanacağım bir düşünceydi benim için. Kısa ama bir o kadar da eğlenceli bu gezimizden aklımda kalan diğer bir nokta da, gittiğimiz bölgenin, Portekiz’e simgesini  veren ‘’horoz efsanesiyle’’  ünlü olmasıydı.  Bu gezide emeği geçen sevgili meslektaşlarım  Serkan Tezcan, Feride Şen ve İlker Padar’a  ve aynı zamanda projeyi anlamlı hale getiren özverili öğrencilerimiz;  Yakupcan, Barış, Seher,Bedrican, Havva ve Büşra’ya  sonsuz teşekkürler…

Romanya (Yakupcan Yiğit)

Romanya'nın soğuk havası yüzüme değdiğinde ki içimde oluşan o  huzur tartışılmazdı. Soğuktan çok fazla etkilenen ve hatta kolayca hasta olan bir insan olmama rağmen soğuk havaları çok seviyordum. Arada bir gökyüzünde görünen  güneş insanların kemiklerini ısıtıyordu ancak ardından gelen o soğuk rüzgarlar insanın içine işliyordu. Gerek tarihi gerek mimarisi gerek ise her bucağı Türklerle çevrili olan Bükreş'te Türklerin etkisi gözle görülecek kadar büyüktü. Eski bir tarihinin olmasının yanı sıra mistik ve o kadar da güzel yapılara ev sahipliği yapıyordu. Mimarisi Katolik etkisinde kalmış sivri yapılardı. Ülke de trafik düzenleri fena sayılmazdı. Evsiz bir adamın daha karşıya geçerken ışıkları beklemesi beni oldukça şaşırtmıştı. Altı bin civarında Türk yaşadığını öğrendiğimde şaşırmıştım ve çevre de türk lokantası bulmak zor olmamıştı.Bükreş'in geniş sokaklarından esen rüzgarlar binalardan sıyrılıp sokaklarda ki tabelaları havalandırıyor ve insanların arasına karış

Romanya( Sabite Şimşek)

  Bir Ekim sabahı yeni bir ülke, yeni insanlar ve yeni kültürler tanıyacak olmanın heyecanıyla başladı Romanya maceramız. Romanya demek benim için Eflak’tı, Dobruca’ydı, İbrail’di, Tuna’ydı yani kısaca; evladı-ı fatihân diyarıydı. Yüzyıllar boyu Osmanlı’nın hüküm sürdüğü topraklarda Biz’den olanın veya Biz’den kalanın izini sürmekti biraz Romanya benim için.             Bir Tarih öğretmeni olarak daha yerel ve daha milli olan bu fikriyâtım; Bükreş’te diğer beş ülkeden gelen öğrenci ve öğretmenlerle buluşunca yerini daha evrensel olana bıraktı haliyle. Zira projenin amacı da buydu zaten tam olarak. Yerel ve milli olanın daha evrensel bir kimliğe bürünmesi. Ve bu amaca en iyi hizmet edecek araç değil miydi notaların sese, sesin ezgiye, ezginin coşkuya dönüşmesi. Evet, müzik evrensel olanı yakalamanın en kestirme ve en hesapsız yoludu. Müzik sadece okullarda değil tüm dünyada eşitsizliği azaltabilir hatta yok edebilirdi. Nitekim Braila’daki konser salonunda bağlama, keman, g