Ana içeriğe atla

Romanya( Sabite Şimşek)


 


Bir Ekim sabahı yeni bir ülke, yeni insanlar ve yeni kültürler tanıyacak olmanın heyecanıyla başladı Romanya maceramız. Romanya demek benim için Eflak’tı, Dobruca’ydı, İbrail’di, Tuna’ydı yani kısaca; evladı-ı fatihân diyarıydı. Yüzyıllar boyu Osmanlı’nın hüküm sürdüğü topraklarda Biz’den olanın veya Biz’den kalanın izini sürmekti biraz Romanya benim için.

            Bir Tarih öğretmeni olarak daha yerel ve daha milli olan bu fikriyâtım; Bükreş’te diğer beş ülkeden gelen öğrenci ve öğretmenlerle buluşunca yerini daha evrensel olana bıraktı haliyle. Zira projenin amacı da buydu zaten tam olarak. Yerel ve milli olanın daha evrensel bir kimliğe bürünmesi. Ve bu amaca en iyi hizmet edecek araç değil miydi notaların sese, sesin ezgiye, ezginin coşkuya dönüşmesi. Evet, müzik evrensel olanı yakalamanın en kestirme ve en hesapsız yoludu. Müzik sadece okullarda değil tüm dünyada eşitsizliği azaltabilir hatta yok edebilirdi. Nitekim Braila’daki konser salonunda bağlama, keman, gitar eşliğinde okunurken Türkçe şarkılar, türküler Türk’ü, Yunan’ı, Romen’i, İtalyan’ı, Portekizli’si, Litvanyalı’sı herkes eşit ve bir o kadar coşkuluydu.

            Braila’ya vardığımızda ev sahipliği yapmak üzere orada bekleyen çocukların ve ailelerinin gözbebeklerinden okunan misafirperverlik, coşku ve heyecan zannedersem bu geziye dair unutamayacağım anlardan bir diğeriydi.  Tabii yaş olarak Romanyalı çocukların biraz daha küçük olmaları bu buluşmadaki samimiyet ve heyecanı artıran bir unsurdu. Aynı samimiyet ve sıcaklığın evlerinde kaldıkları süre boyunca devam ettiğini öğrencilerimizle yaptığımız sohbetlerde öğrendik.
            Romanya’da geçirdiğimiz altı gün boyunca biriktirdiğimiz  güzel anıların  yanısıra benim için bu geziyi özetleyen tablo; son akşam yemeğinde vedalaşırken benim gibi İngilizce cümle kuramayan yani kısacası konuşamayan Portekizli resim öğretmeniyle sımsıkı sarılırken öğretmenin dudaklarından dökülen: “Beautiful!” “Beautiful!” sözcükleri oldu.

            Bu güzelliğin yaşanmasında emeği geçen herkese teşekkür ederim..

            Son söz: İbrail’de (Braila), Yahya Kemal’in Türk’ün gönlünde yatan nehir olarak nitelediği Tuna’ya nazar kılmak, kıyısında dolaşıp havasını teneffüs etmek ayrı bir keyifti. Bunun belirtmeden geçemezdim J J J

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akdeniz Kokan Ülke: Portekiz (Burcu Kızılyurt)

           Okyanusun en güzel yerlerinden biri olan bu küçük ama bir o kadar da Akdeniz kokan ülkeyi ziyaret etmek oldukça keyifliydi. Gerek insanları gerekse bahçelerdeki turunç ve portakal ağaçlarıyla sade ve bir o kadar da doğal güzelliğiyle Portekiz, gezip görülmeye değer bir ülke.  Nehir, göl ve denizden sonra uçsuz bucaksız okyanusla buluşmak apayrı bir tat. Atlas okyanusunun kıyısında kocaman dalgalara karşı fotoğraf çektirmek belki de hayalini bile kurmakta zorlanacağım bir düşünceydi benim için. Kısa ama bir o kadar da eğlenceli bu gezimizden aklımda kalan diğer bir nokta da, gittiğimiz bölgenin, Portekiz’e simgesini  veren ‘’horoz efsanesiyle’’  ünlü olmasıydı.  Bu gezide emeği geçen sevgili meslektaşlarım  Serkan Tezcan, Feride Şen ve İlker Padar’a  ve aynı zamanda projeyi anlamlı hale getiren özverili öğrencilerimiz;  Yakupcan, Barış, Seher,Bedrican, Havva ve Büşra’ya  sonsuz teşekkürler… ...

Sevimli mi Sevimli Küçük Bir Kent Vibo Valentia (Hakan Şenses)

Kendine özgü tarihi dokusuyla yeşil çayırları yer yer kesen vadi oluklarıyla oldukça orijinal şirin bir kent işte Vibo Valentia. Tüm İtalya’da olduğu gibi pasta yani makarna’nın, pizza’nın pek çok lezzetli türlerini burada da görmek mümkünO zaman “Vibo Valentia’nın da içinde yer aldığı Calabria’nın İtalya’nın diğer bölgelerinden farkı nedir?” diyeceksiniz. Gördüğümüz kadarıyla anlatmaya çalışalım. Her şeyden önce Calabria Bölgesi çizmenin en güneyinde yer alan ortalama 2 milyona sahip Sicilya adası ile arsındaki yaklaşık 1 mil mesafesi bulunan İtalya’nın 20 coğrafi bölgesinden biri. Bölgenin Vibo Valentia’dan sonra en beğendiğimiz kentleri nefis manzaralara ve de tertemiz kumsallara sahip olan Tropea ve Reggio Calabria kentleriydi. Bu kentler başta olmak üzere otanik yerleşime sahip tarihi dokusuyla, deniz turizmine son derece uygun plajlarıyla ve de kıyıdan birkaç km içeride yer alan yemyeşil vadileriyle insanı büyüleyen tam bir turizm bölgesi burası. Bunun yanında yerli ya...

Karşı kıyının ülkesi Yunanistan (Serkan Tezcan)

Sevgi , dostluk ve kardeşlik ülkesi…Karşı kıyının ülkesi Yunanistan…            Oraya gittiğimizde politik sebeplerden ve  Türk olduğumuzdan dolayı zaman zaman ters bakışlarla karşılaşabileceğimizi düşünürken, yolda Türkçe konuştuğumuzu duyanların yanımızdan geçerken Türkçe ’’hoş geldin’’ demesi bizleri düşünemeyeceğimiz kadar mutlu etmişti. Selanik’i ziyaret etmenin bizim için ayrı bir önemi vardı. Cumhuriyetimizin kurucusu , milletimizin önderi Atatürk’ün doğduğu evi ziyaret ederken duygularımız karmakarışıktı. Hasret , gurur, hüzün, mutluluk…            Kültürlerimiz arasında benzerlikler olduğunu bilerek Selanik’e gitmiştik ama yeme-içme kültüründen müziğe, dansa, insan ilişkilerinden mimari yapıya kadar pek çok şeyin hemen hemen aynı olduğunu görmek hem çok şaşırtıcı hem de  çok heyecan vericiydi. Kalpten kalbe pek çok köprü kurduk, şarkılarımızda duygularımız...